SANATA GİDEN YOL KİŞİNİN BEYNİ, GÖZÜ VE ELİNDEN GEÇER. Mehmet Erbil
   
  Mehmet ERBİL
  İTHAL KISKACINDA SAĞLIK SORUNLARIMIZ
 




             İTHAL KISKACINDA SAĞLIK SORUNLARIMIZ

            Bir ithal furyası başladı gitti. Kime kızdıysak, hemen onun ürettiği ürünü kıskaca alıp, ithal tehdidi yoluyla, hatta ithal ederek üretimi ve üreticiyi cezalandırıyoruz. Oysa üretici; tarlayı sürdüğü yakıta kendisi zam yapmıyor, zararlı unsurlarla mücadele için kullandığı ürünün bedelini kendisi belirlemiyor. Tüm bu girdilerin can yakıcı gidere dönüşmesi, yönetim kadrolarının kararlarında saklıdır. Öncelikle bu kararlar gözden geçirilmeli, pahalılığa, üretim maliyetine yaptığı olumsuz kabarma nedeniyle yönetenler önce iğneyi kendilerine batırmalıdırlar. Bunlar göz ardı edilirse, her seferinde çuvaldız üreticiye saplanırsa, üreticiyi ürkütürüz. Ürken üretici alandan çekilmeye başlar, üretim düşer.

Düşen üretim Pazar fiyatlarını yükseltir. Çünkü arz düşmüş, talep karşılanamaz olmuştur.

            Öyleyse yönetenler, önce iğneyi kendine çuvaldızı üreticiye batırmalı demekten kendimi alamıyorum.

            Ayrıca ithal ürünler tek yanlı dayatmalarla sağlık açısından da belimizi büküyor. Örneğin; “sertifikalı tohum” dayatması çıktı ortaya. Giderek bu dayatma iç pazardaki yerli tohum satmayı engellemeye dek işi götürdü. Yerli tohum satışına yasak getirildi. Yetmedi ithal tohum almayan çiftçi destekten mahrum edildi, destek alamadı. İşin özü şuydu; yerli tohum kullanırsan destek alamazsın… Bu durum birçok çiftçinin destek alamadığı için, çiftçilikten vazgeçmesi sonucunu ortaya çıkardı. Böylece tarım alanlarımızın çoğu boş kalmaya, tarım alanlarımız daralmaya başladı.

            Öte yandan, ithal tohumların yanında, gübresini, zirai ilaçlarını da sattılar bize. Çünkü ithal tohum ancak bunların desteği ile ürün veriyordu. Bunları kullanmazsan verim alamıyordun, verim oldukça düşük düzeyde kalıyordu. Kısaca çiftçi bunları kullanmak zorunda bırakılıyordu. Sonradan anlaşıldı ki bu diretmeleri sonucu, bizi hem hasta ediyorlar, hem de toprağımızı yıllar sonra kullanılmaz hale getiriyorlardı.

            Onlar, yani bu küresel satıcılar, direttikleri bu tohum masalıyla, bakın:

            “Bir taşla kaç kuş vuracaklar:

1)     Tohumlarını satacaklar…

2)     Tohumlarını kullananlara gübre-ilaç satacaklar…

3)     Tohumlarını üretenlere petrollerini satacaklar…

4)     Parası olmayanlara kredi verecekler…

5)     Bu tarım felaketi sonucu hastalananlara ilaç satacaklar…”(1)

 

Öte yandan insanlarımızın hareket alanları giderek azaldı. Topraktan kopan-koparılan

İnsanımız, enerjisini harcayacak alan bulamaz oldu. Eskilerde olduğu gibi tarlasında-bahçesinde çalışamayınca göbekler büyümeye başladı. Beslenme alışkanlıklarımız, köşe bucakta oluşturulan katı yiyecek satış noktalarıyla değiştirildi. Midelerimiz iyice şişmeye başladı.

Bu da yetmedi, çocuklarımızın okul bahçeleri budanarak, daraltıldı. Çocuklarımız yeterince koşup oynayamayacak duruma getirildi. Koşup oynayamayan çocuklarımız enerjilerini boşaltamaz oldular. Üstüne de katı yiyeceklere tutkun hale geldiler. Bu kez obez dediğimiz şişmanlıklar başladı.

Bunlar yetmiyormuş gibi, kutu okullar oluşturuldu. Okulların bir kısmı apartman katlarına sıkışır hale geldiler. Öğrencilerimizin kafesteki kuşlar örneği dünyaları daraltıldı. Dünyası daralan öğrencinin, doğaldır ki; görüş açısı da değişir, ufku daralır. İleriyi göremez olur. İleriyi göremeyen kişilerde sorunları çözme gücü zayıflar. Yaratıcılıkları kısıtlanır. Neden-sonuç ilişkisi kuramaz. Giderek kendi başına iş yapamaz insanlarımız çoğalır. Yaratıcılığımız kısıtlanır. Yaratıcılığı kısıtlanan toplumlar, kendi başlarına üretim yapamazlar, başkalarına gereksinim duyarlar. Yaratıcılığı olmayan toplumlar, kendilerini ortaya koyacak, onları geleceğe taşıyacak ne üretim yapabilirler, ne de kendilerini geleceğe taşıyacak sanat yapıtları ortaya koyabilirler.

Ben burada çok sevdiğim, sık sık yinelediğim, ünlü Fransız düşünür Malraux’un bir sözünü yinelemek istiyorum:

“Uluslar ölmemek için yaratırlar.”

Burada derim ki; gelin yeniden tarlalarımızda, bahçelerimizde, ahırlarımızda, fabrikalarımızda, atölyelerimizde tüm küresel güçlere karşın üretelim, sanat yapalım, güçlenelim, gücümüze güç katalım.

Var mısınız?

Mehmet Erbil 07.02.2019

www.mehmet-erbil.tr.gg

 

 

(1)   Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler, Kırmızı Kedi Yayınları, İst. 2017,s. 61

 
  Bugün 108311 ziyaretçi (193406 klik) kişi burdaydı! SANATLA KALIN-SAĞLIKLA KALIN  
 
isteataturk.com Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol